Samos’tan döneli nerdeyse iki ay oldu ve ben yazımın başına
ancak oturabildim. Yaz sonu biriken işler, kış hazırlıları derken üstüne
sonbaharın insanı miskinleştiren atmosferi eklenince bu zamanlara geldik.
Geçen yıl olduğu gibi bu yıl da yaz sezonunu Yunanistan’da kapatmış olmanın mutluluğu ile maceramızı anlatmaya başlayalım. Öncelikle belirtmek isterim ki bu kurlara rağmen Yunanistan’da tatil yapmak hala çok ekonomik. Eskiden sıklıkla gittiğimiz Assos otellerinden örnekleyelim mesela , beş günlük konaklamaya burada ödeyeceğimiz rakamın üçte birini ödedik Samos’ta üstelik açık büfe kahvaltı dahil. Yeme – içme fiyatlarına da yazının ilerleyen bölümlerinde yer vereceğim.
![]() |
Samos Bay Oteli - Balkonumuzdan manzaramız ve otelin önündeki plaj. |
Hem havanın daha konforlu olması hem de ülkemizde okulların açılmasıyla çocuklu tatil kalabalığının çekilecek olması nedeniyle tatil planımızı Eylül ayının ikinci haftasına yaptık. Ve bir sabah erkenden yola çıkarak sakin ve keyifli bir yolculukla öğleden sonra Kuşadası'na vardık. Ülkemizden Samos’a sadece Kuşadası’ndan direk feribot var. Önceki yıllarda Seferihisar'dan da varmış ancak sonra kaldırılmış. O nedenle sabah 08.30 kalkışlı feribotumuza yetişmek için bir gün önce giderek bir gece Kuşadası’nda kalmaya karar verdik. www.hotels.com dan ayırttığımız Ogerim otelde herhangi bir kategori seçmemiş olmamıza rağmen bize bahçe katında son derece küçük, konforsuz ve rutubet kokan bir odayı verdiler. Sanırım bir gece kalan müşterilerin ertesi gün Samos’a gitmek için istasyon olarak kullandıklarını düşünerek bahçedeki odaları bu müşterilere veriyorlar. Biz fark ödeyerek üst kattaki odalara çıkmak istedik ama otel doluydu.
![]() |
Limanın hemen karşısındaki Kazım Usta atmosferi ve mezeleri ile tatil başlangıcı için çok doğru bir seçenek oldu. https://www.instagram.com/kazimustarestaurant |
Yıllardır Kuşadası’na gitmemiş tatilciler olarak, bu erken gidişi fırsat bilip hem biraz kenti dolaştık hem de akşam harika bir yemek yedik. Samos’a gidecekler bizim gibi yaparak tatili bir gün önce başlatabilirler. Bu arada Kuşadası limanındaki devasa cruise gemileriyle ülkemize gelen Avrupalı turistlerin çokluğu da son derece mutluluk vericiydi.
Ve ertesi gün erkenden arabamızı otelin önünde uygun bir
noktaya bırakarak taksiyle limana indik. Normalde bir saat önce orada olmak
yetiyor ama biz biraz aceleci davranıp 1.5 saat önce limana geldik. Biletimizi www.erturk.com.tr den almıştık ,
feribotumuz ise Tilos Travel’in deniz otobüsü idi. Kişi başı gidiş-dönüş 52 €
ödedik. Acentenin kayıt masası açılınca önce biletlerimizi alıp ardından
pasaport kontrolü ile gümrüklü alana geçtik. Yurtdışı çıkış pulu almadıysanız
da pasaport kontrolden önce bir memur nakit ödemek koşuluyla satış yapıyor.
Ve feribotta yudumladığımız güzel bir kahve eşliğinde
yaklaşık 60 dakikalık bir yolculukla adaya ulaştık. Öncelikle belirtmek isterim
ki Samos son derece yeşil bir ada ki Yunan adaları genelde çorak olur. Siz de
benim gibi yeşilin maviyle buluşmasını seviyorsanız Samos tam size göre.
Biz konaklama olarak adayı ikiye ayırdık . İlk üç gün adanın kuzeyinde Vathy'de sonraki iki gün ise adanın güneyi Pythagorion'da konakladık .Otellerimizi her zaman olduğu gibi www.booking.com dan ayarlamıştım. Vathy'deki otelimiz çok güzel bir koyda olduğu için ve de ilk gün yolculuk, otele yerleşme vs. telaşlarımız olduğu için araç kiralamak istemedik. İyi ki de öyle yapmışız. Limanın tam karşısındaki kafede kahvaltımızı yaptıktan sonra bir taksiye atlayıp beş dakikada otelimize vardık.
![]() |
Harika bir sebzeli omletle hazırlanmış bu kahvaltı tabağı ve portakal suyu 8 Euro. Biz tabi ki iki de çay söyledik :)) |
Gagou Beache’de Samos Bay otelini şiddetle tavsiye
ederim. Hem otelin manzarası, konforu ve hem de denizi muhteşem. Mutfak biraz
zayıf onu söyleyeyim. Kahvaltı açık büfe, bakarsanız her şey var ama lezzet
konusu maalesef çok tatmin edici değil. Samos Bay otelin aynı zamanda yarım
pansiyon konsepti de var. Biz oda kahvaltı kaldık ama ilk akşam yorgun
olduğumuz için otelden çıkmak istemedik ve kişi başı 15 Euro ödeyerek açık büfe
akşam yemeği yedik. Ve maalesef köfte ve makarna dışında mönüden çok memnun
kalmadık.
![]() |
Yol arkadaşım, can arkadaşım Gül 💗 |
Yemekten sonra hem çevreyi keşfetmek hem de ertesi akşam
için daha önceden listemize aldığımız Welcome Restaurant’a rezervasyon yapmak
için yürüyüşe çıktık. Otelimizden yaklaşık 15 dakikalık yürüyüşle merkeze
ulaşabiliyorsunuz. Ve Welcome Restaurant’ta bu yol üzerinde.
![]() |
Ertesi gün daha önceden yazıştığımız Vangelis’le otelin lobisinde buluşarak aracımızı teslim aldık ve kendimizi Samos yollarına attık. |
Adadaki ikinci günümüzü adanın kuzey tarafındaki plajlarda geçirmeye karar verdiğimizden önce Kokari’ye , ardından da adanın en güzel plajlarından biri olan Lemonaki’ye geçerek günü tamamladık. Kokari kasabası çok enteresan bir yer.
Hem bakir plajları var hem de canlı, hareketli ama yine de sakin şirin bir balıkçı kasabası. Ayrıca da çok şık sokakları ve mekanlarını söylemezsek haksızlık ederiz. Bir kez daha Samos’a gidersem mutlaka bir gün Kokari’de konaklayıp gece atmosferini yaşamak isterim.
![]() |
Kokari'ye gelip taştan kule yapmasak olmazdı :)) |
Günün geri kalanını Lemonaki plajında geçirdik. Deniz kesinlikle şahane, iki tane farklı plaj işletmesi, var. Ayrıca iki adet de taverna var. Biz birinde konuşlanıp hem öğle yemeğimizi yiyelim hem de plajdan faydalanalım dedik ama öyle olmadı. Burada plaj işletmeleri ile tavernalar ayrı. Plajlarda şezlong şemsiye hizmetinden faydalanmak istiyorsanız kişi başı 4€.
![]() |
Buradaki tavernada tatilin ilk ahtapotunu yedik ve hatta ilk uzosunu içtik ama söyleyeyim yemekler ahım şahım değil. Boşuna para vermeyin bira –patates en güzeli bence. |
İkinci akşam yemek adresimiz Welcome Restaurant’tı. Lokasyonu, yemekleri ve ambiyans ile Samos gezinizde unutulmaz bir iz bırakacağına hiç şüpheniz olmasın. Fiyat bakımından sıradan bir taverna ile arasında yaklaşık %20 fark olabilir ancak kesinlikle değer.
Üçüncü gün rotamız önce şarap müzesi oldu. Samos’a gitmeden önce adanın şarap üretimi ile ilgili pek çok yazı okumama rağmen yine de böyle ciddi bir şarap üretimi ve böyle özel şaraplar beklemiyordum. Müze küçük ama adanın şarap tarihi hakkında yeterli bilgiyi veriyor. Üstelik giriş ücretine dört çeşit şarap tadımı da dahil. Tabi burada amaç aynı zamanda tatdığınız şarapları satın almanız. Biz de bu gaza gelip ikişer şişe şarap aldık. Benden size tavsiye beğendiğizi şarapları gidip marketlerden alın fiyatı çok daha ucuz.
Müze gezisinin ardından seramikleri ile ünlü dağ köyü Manoletes’e doğru yola çıktık. Yolunun zorluğu ile ilgili pek çok yorumu okumuştum ama yine de yeterince ifade edilmediğini düşünüyorum😌 Allahtan çok uzun bir yol değildi ve hava çok güzeldi. Ama her şeye rağmen görülmeye değer tabi. Bu köye yerleşen mübadiller Kütahya civarından gelmişler. Ve gelirken de kendi zanaatlerini birlikte getirmişler. Şimdi onların torunları seramik işçiliğini sanata dönüştürmüş durumda.
![]() |
Çok yüksekteyiz çoookk 👀 |
İki kültürel geziyle günün yarısını çoktan geçtiğimiz için ücret ödeyeceğimiz bir plaja gitmek yerine yol üzerindeki Avlaki’de sahile yayılıp birkaç saat deniz keyfi yapmayı tercih ettik. Avlaki bizdeki yazlıkların olduğu tarzda küçük bir sahil kasabası ve denizi de gayet güzel. İki tane taverna ve bir iki otel dışında genelde yazlık evler var. Son derce sakin bir belde.
Yoğun bir günün ardından otele dönüp duşumuzu aldıktan sonra bu bölgedeki son akşamımızı merkezde geçirmeye karar verdiğimizden Vathy’ye doğru yola çıktık.
Şehrin dar sokaklarını, merdivenli yokuşlarını gezip bolca fotoğraf çektikten sonra yemek yiyecek bir yer aramaya başladık. Sahildeki sıradan tavernalar ve meydandaki fast food tarzı mekanlar hiç ilgimizi çekmediği için biraz da hayal kırıklığı ile son bir sokağa girip oradan otelimizin olduğu bölgeye dönmeye karar vermiştik ki o da ne; harika bir geleneksel taverna ve üstelik o gece canlı müzik varmış.
![]() |
Yianni's Ouzeri - Yannis'in Yeri manasında :)) |
Yer ayırtmamış
olmamıza rağmen erken geldiğimiz için iki kişilik bir masa ayarlayabildiler. Çünkü
genelde yerel halk geliyor ve de kalabalık gruplar halinde geldikleri için
mutlaka rezervasyon yaptırmak gerekiyormuş.
Sıcak iyice bastırdığı için hızlıca eşyalarımızı bırakıp günün geri kalanını değerlendirmek üzere çok da planlı olmayan bir rota tuttuk. Amacımız en fazla 15 – 20 dakika mesafede tavernası da olan bir plaj bulmaktı ki İreo kasabasında tam da istediğimiz gibi bir yer bulduk. Denizi pek öyle vauuu diyeceğimiz kadar güzel değildi ama tavernası, yemekleri, manzarası ve servis yapan genç çiftin içtenliği bizi son derece memnun etti. Üstelik yemek yediğimiz için plajdaki şemsiye ve şezlonglar ücretsizdi.
Otelimize döndükten sonra hızlıca hazırlanarak kendimizi
Pythagorion’un sevimli, canlı, eğlenceli ve kalabalık sokaklarına attık. Bu
arada otelimiz merkezde olmasının yanında kaleye ve arkeoloji müzesine de
yürüme mesafesinde. Ayrıca Pythagorion’daki tavernalar, barlar, hediyelik eşya
dükkanları ve özellikle tasarım ürünler satan mağazalar gerçekten çok şık.
Akşama yemeği için planımız güzel bir Samos şarabı eşliğinde
deniz ürünlü makarna yemekti. Ve gerçekten Pythagorion yemek açısından son
derece zengin alternatifler sunuyor. Birkaç mekan dolaşıp mönülere baktıktan
sonra tam istediğimiz gibi bir yer bulduk. Yemek sonunda hem gözümüz, hem
midemiz doymuş hem de mekanın ihtişamıyla ters orantılı bir hesap ödemiştik.
Ertesi gün Samos’taki son günümüz olduğu için biraz alışveriş yapıp sonrasında kendimizi güzel bir plaja attık. Paralia Glikoriza plajı adanın güneydoğusunda yer alan ve son derece kapalı bir koy olduğundan rüzgarlı havalarda bile tercih edebileceğiniz organize bir plaj.

Ve her güzel şey gibi bu tatil de bitti...Bakalım bundan
sonra yolumuz bizi hangi rotalara götürecek. Siz de hayal etmekten geri
durmayın. Karşınıza ne zaman nerede hangi fırsatlar çıkacak hiç belli olmaz.
İnanın bazen evren sizin hayallerinizi gerçekleştirmek için elinden geleni
yapıyor.