10 Eylül 2019 Salı

Kışın ayrı yazın ayrı güzel; Kavala.



Uzun zamandır özellikle Yunanistan bizim gibi gezginlerin birinci tercihi olduğundan, gümrüklerde yaşanan yoğunluk nedeniyle bayram tatillerinde İstanbul’dan bir yere kıpırdamıyoruz. Bu sene de aynı fikirde olmamıza rağmen, sıcak hava bir yandan İstanbul’un boğuculuğu bir yandan bayramın son günü attık kendimizi Kavala yollarına.


     
Sabah 05.30’da Bakırköy’den yola çıktık. Son dönemlerde hep yaptığımız gibi termosta çayımız hazırdı. Sabah erken saatte trafik olmadığından otobana dönmeyip E5’den yolumuza devam ettik. Marmara Ereğlisi civarında gördüğümüz bir pastaneye uğrayıp fırından yeni çıkmış poğaçaları da alınca değme keyfimize. Radyoda güzel bir müzik, biz yol aldıkça yanımızdan akan yaz manzaraları, demli çay ve sıcacık poğaça, seyahatin ilk saatlerinde bize “ iyi ki yola çıkmışız” dedirten küçük detaylardı.  Hem zaman kazandıran hem de keyifli yol kahvaltısını tavsiye ederim.
Sorunsuz geçtiğimiz gümrüğün ardından Avrupa Otoyolu’nda bu kez radyoda çalan Yunan ezgileri ve komşu topraklardaki manzaralar eşliğinde güzel bir yolculukla saat 11.00 de Kavala’ya vardık. Aslında bizim otelimiz Kavala merkezde değildi, yazlıkların olduğu Kalamitsa koyundaydı.



Yaz dönemi gideceklere kesinlikle burada kalmalarını tavsiye ediyorum. Organize bir plajı yok belki ama benim gibi yüzünü denizde yıkamak isteyenlerdenseniz ya da plaj dönüşü “denize doyamadım bir dalıp çıkayım sonra odaya giderim” diyorsanız ve hatta tatiliniz dolunaya denk geliyorsa ve gece denize girme tecrübesi yaşamak istiyorsanız – ki biz bunu yaptık  – kesinlikle Kalamitsa size göre bir yer.


Dolunayda denizin tadını çıkaranlara gecenin ilerleyen saatlerinde biz de katıldık.



Üstteki fotoğrafta da göreceğiniz gibi hemen yanımızda beş yıldızlı bir otel vardı. Bu beş yıldızlı otel, koyu kapatmadığı gibi özel plajı bile yoktu.  Sosyal medya hesaplarımdan turizm bakanı, tatil beldesi belediye başkanlarını da etiketleyerek paylaştığım bu konuya bir kez daha dikkat çekmek istedim. Hepimiz aynı yerden denize girdik. Hatta akşamları Kavala merkeze inerken otopark sorunu olduğu için arabamızı almadık ve otelin resepsiyon görevlileri bize her akşam taksi çağırdı sağ olsunlar. 

Otelimiz Beach Side II, denize sıfır konumu, dekorasyonu, temizliği, konforu ve tüm ihtiyaçlara cevap veren eşyaları ile bizden tam not aldı. Apart tarzındaki otel aile işletmesi. Sahipleri gerçekten çok misafirperver ve içten insanlar. Sabah sekiz buçukta kapımız çalınıp elinde sıcacık el açması börekle otel sahibinin annesini karşımda görünce ne diyeceğimi bilemedim gerçekten. Stella ve ailesine bu vesileyle bir kez daha teşekkürler.



Odamızın muhteşem manzarası ve şahane balkonumuz.

Otele sahibemizin bizim için hazırladığı
serin meyveler ve buz gibi bira, tüm yol
yorgunluğumuzu alıp götürdü.  

Sabah uyanınca havluyu omuzuna atıp
denize inmek, ardından bu güzel manzaraya
karşı kahvaltı...Daha ne olsun.


Yanı başında Μασούτης (Masoutis) market olması da otelin konumunu biraz daha değerli kılan bir ayrıntıydı benim için :)) İlk akşam plaj dönüşü hemen kahvaltılık ve içecek alışverişini yaparak dolabı doldurduk. Kısa bir tatil olduğu için öğle ve akşam yemeklerini dışarıda yedik ama uzun tatil için gidenler kesinlikle birkaç akşam evde yemeli bence. Çünkü fırın dahil tüm mutfak eşyaları var. Ayrıca şahane bir balkon ve manzara yemeği şüphesiz çok keyifli hale getirecektir.


Kavala deyince aklımıza ilk gelenler Kavala kurabiyesi ve Kavalalı Mehmet Ali Paşa elbette.  Zevkler ve renkler tartışılmaz ama ben iki farklı yerden aldım, bir tanesi merkezde ve herkesin bildiği kapısında Türkçe yazıların olduğu ve en iyisi olduğunu iddia eden mavili beyazlı dükkan. Diğeri de Oceanis Otel’in altındaki kurabiyeci.. Kesinlikle tavsiyem ikincisi. Fiyatları biraz pahalı ama lezzeti için değer bence.





Kavalalı Mehmet Ali Paşa ise çoğumuzun bildiği gibi tarihte önemli yeri olan bir komutan. Kavala’da doğmuş, Mısır’a vali olarak atanmış, bölgedeki pek çok ayaklanmayı bastırmış ancak sonra Osmanlı Devleti'ne baş kaldırmış hayli renkli bir kişilik. Mehmet Ali Paşa, her ne kadar ömrünün son yıllarını Mısır’da geçirip orada ölmüş ve gömülmüşse de, doğduğu topraklarda kendisine sahip çıkılmış ve Kavala’daki evi restore edilerek, müzeye çevrilmiş. 


Kahve molası.






















Kavala’ya gitmişken birkaç saatinizi ayırıp önce kaleye çıkan dar sokaklarda kaybolabilir, kaleye vardığınızda muhteşem Kavala manzarasında soluklanabilir, dönüşte de yolunuzun üzerindeki müzeye uğrayabilirsiniz.






Kavalalı Mehmet Ali Paşa'nın evi artık müze olarak ziyaretçilerini ağırlıyor.


Gelelim nerede ne yenir, ne içilir, nerede denize girilir kısmına. Bizim gibi Kalamitsa’da kalacaksanız Selanik’e doğru sahilden giden yolu takip ettiğinizde yaklaşık 20 – 25 kilometre mesafede pek çok yerleşim yeri ve plaj bulabilirsiniz. Bunlardan en önemlisi Batis . Büyük bir koyda ve yeşillikler içinde yer alan tesis, plaj, kamp alanı, yüzme havuzu, çocuk oyun alanları, kafeterya, taverna, beach bar gibi her ihtiyaca cevap verecek şekilde planlanmış. Batis’e giriş kişi başı 1,5 Euro. Biz gittiğimizde Yunanistan’ın bayramı olduğundan aşırı kalabalıktı, bu nedenle tercih etmedik. Ama sakin zamanlarda tercih edilebilir. Biz ilk gün daha önce arkadaşlarımızdan öğrendiğimiz işletmecisi de Türk olan bir otelin plajından denize girdik. Palaio Tsifliki kasabasında bulunan Hotel Akti’nin yanında güzel bir de kilise var, merakınız varsa ziyaret edin. 









Şansımıza deniz pek keyifli değildi o gün.  Ana mutfak da saat 14.00’de açıldığından aperatif bir şeyler yedik ama açıkçası yoldan geldiğimiz için çok aç ve leziz yunan mezelerine yumulma hevesinde olduğumuzdan biraz hayal kırıklığı yaşadık diyebilirim.


Hotel Akti'nin bahçesi çok keyifli.


Yukarıda bahsettiğim mesafeler içinde Nea Peramos en gelişmiş ve hareketli yerleşim yeri. Çok sayıda güzel ve başarılı taverna var. Ancak sahil bandı çok dar olduğundan neredeyse hiç birinin önünde ya şezlong yok ya da sadece üç beş tane olduğundan yer bulmak imkansız. Ama “uzun bir yemek yerim arada da kalkar bir deniz yapıp serinlerim” diyorsanız beğendiğiniz birine oturun. Kavala’nın İskeçe’ye doğru olan tarafında da (Nea Kavala’ya kadar) sahilde önü plaj olan pek çok taverna var. Biz dönüş yolunda gördüğümüzden gidemeyip bu bölgeyi bir sonraki seyahatimize bıraktık.

İlk akşam yorgun olduğumuz için yakınlarda bir yer var mı diye araştırırken ev sahibimizin fikrini de sorduk. Ve onun tavsiyesi ile balkonumuzdan da görünen Ταβέρνα Όστρια’yı (Ostria) tercih ettik. Otele yürüme mesafesindeki bu taverna, denize sıfır konumu, personelin ilgisi ve fiyat kalite dengesi açısından son derece memnun ediciydi. Çok memnun ayrıldığımız için başka bir gün öğlen yemeğinde de tercihimiz oldu.


Bu güzel sofraya eşlik eden dolunay eşsiz bir manzara oluşturdu.


Kışın sahilden topladıkları çerden çöpten yapılan güzel tablolar Ostria Taverna'nın duvarlarını süslüyor.
Her biri ayrı bir sanat eseriydi gerçekten.


İlk günün yorgunluğunu attıktan sonra iki akşamı Kavala’da geçirdik. Daha önce de belirttiğim gibi Kavala’da ciddi bir park yeri sorunu var. Bu nedenle biz akşamları taksiyi tercih ettik  ve 3 – 4  Euro ödeyerek gidip geldik. Kavala tarihi dokusu, çarşısı, sahili, tavernaları, kafeleri ile çok güzel ve hareketli bir şehir. Ben size özellikle sahilde neredeyse her gezginin tavsiye ettiği meşhur ve turistik tavernalardan değil de daha ziyade yerel halkın gittiği hem lezzet hem  de fiyat açısından kesinlikle Kavala’nın bir numarası diyebileceğim tavernadan bahsedeceğim; Gorgones & Magkes. 



Eski çarşıda klisenin hemen arka sokağında bulunan tavernada beş kişi hakkını vere vere yedik içtik ve 66 Euro hesap ödedik. Özellikle ızgara karides efsaneydi. Üstüne bir de hepimize sevdiklerimize göndermek üzere birer kartpostal verdiler. Biz süremiz kısa olduğundan bu sefer gönderemedik ama bir dahaki gidişimizde söz hepinize oradan kartpostal göndereceğiz.


Bize Gorgones&Magkes'i tavsiye eden dostlarımızla keyifli bir akşamı ve şahane bir sofrayı paylaştık.

Ara sokakta yer alan  Gorgones&Magkes’e giderken canlı müzik olan birkaç taverna da gözümüze ilişti. Dönüşte oturup müzik dinleyelim ve de bir şeyler içelim dedik ama çok yoğun olduklarını, bu nedenle yemek için gelenleri tercih ettiklerini söylediler dolayısıyla oturamadık.
Dar sokakları, keyifli mekanları, balıkçı kasabasını andıran atmosferi, insanı rahatsız etmeyen cıvıl cıvıl yoğunluğu ile Kavala, bundan sonra tatil tercihlerimizden biri olacak.