Uzun zamandır özellikle Yunanistan bizim gibi gezginlerin birinci tercihi olduğundan, gümrüklerde yaşanan yoğunluk nedeniyle bayram tatillerinde İstanbul’dan bir yere kıpırdamıyoruz. Bu sene de aynı
fikirde olmamıza rağmen, sıcak hava bir yandan İstanbul’un boğuculuğu bir
yandan bayramın son günü attık kendimizi Kavala yollarına.
Sabah
05.30’da Bakırköy’den yola çıktık. Son dönemlerde hep yaptığımız gibi termosta
çayımız hazırdı. Sabah erken saatte trafik olmadığından otobana dönmeyip E5’den yolumuza devam ettik. Marmara Ereğlisi civarında gördüğümüz bir
pastaneye uğrayıp fırından yeni çıkmış poğaçaları da alınca değme keyfimize. Radyoda
güzel bir müzik, biz yol aldıkça yanımızdan akan yaz manzaraları, demli çay ve
sıcacık poğaça, seyahatin ilk saatlerinde bize “ iyi ki yola çıkmışız” dedirten
küçük detaylardı. Hem zaman kazandıran
hem de keyifli yol kahvaltısını tavsiye ederim.
Sorunsuz
geçtiğimiz gümrüğün ardından Avrupa Otoyolu’nda bu kez radyoda çalan Yunan
ezgileri ve komşu topraklardaki manzaralar eşliğinde güzel bir yolculukla saat
11.00 de Kavala’ya vardık. Aslında bizim otelimiz Kavala merkezde değildi,
yazlıkların olduğu Kalamitsa koyundaydı.
Yaz dönemi gideceklere kesinlikle
burada kalmalarını tavsiye ediyorum. Organize bir plajı yok belki ama benim
gibi yüzünü denizde yıkamak isteyenlerdenseniz ya da plaj dönüşü “denize
doyamadım bir dalıp çıkayım sonra odaya giderim” diyorsanız ve hatta tatiliniz
dolunaya denk geliyorsa ve gece denize girme tecrübesi yaşamak istiyorsanız – ki biz bunu yaptık – kesinlikle Kalamitsa
size göre bir yer.
 |
Dolunayda denizin tadını çıkaranlara gecenin ilerleyen saatlerinde biz de katıldık.
|
Üstteki fotoğrafta da göreceğiniz gibi hemen yanımızda beş yıldızlı bir otel vardı. Bu beş yıldızlı otel, koyu kapatmadığı gibi özel plajı bile yoktu. Sosyal medya hesaplarımdan turizm bakanı, tatil beldesi belediye başkanlarını da etiketleyerek paylaştığım bu konuya bir kez daha dikkat çekmek istedim. Hepimiz aynı yerden denize girdik. Hatta akşamları Kavala merkeze inerken otopark sorunu olduğu için arabamızı almadık ve otelin resepsiyon görevlileri bize her akşam taksi çağırdı sağ olsunlar.
Otelimiz
Beach Side II, denize sıfır konumu, dekorasyonu, temizliği, konforu ve tüm ihtiyaçlara
cevap veren eşyaları ile bizden tam not aldı. Apart tarzındaki otel aile
işletmesi. Sahipleri gerçekten çok misafirperver ve içten insanlar. Sabah sekiz
buçukta kapımız çalınıp elinde sıcacık el açması börekle otel sahibinin
annesini karşımda görünce ne diyeceğimi bilemedim gerçekten. Stella ve ailesine
bu vesileyle bir kez daha teşekkürler.
 |
Odamızın muhteşem manzarası ve şahane balkonumuz.
|
 |
Otele sahibemizin bizim için hazırladığı serin meyveler ve buz gibi bira, tüm yol yorgunluğumuzu alıp götürdü.
|
 |
Sabah uyanınca havluyu omuzuna atıp denize inmek, ardından bu güzel manzaraya karşı kahvaltı...Daha ne olsun.
|
Yanı
başında Μασούτης (Masoutis)
market olması da otelin konumunu biraz daha değerli kılan bir ayrıntıydı benim
için :)) İlk akşam plaj dönüşü hemen kahvaltılık ve içecek alışverişini yaparak dolabı
doldurduk. Kısa bir tatil olduğu için öğle ve akşam yemeklerini dışarıda yedik
ama uzun tatil için gidenler kesinlikle birkaç akşam evde yemeli bence. Çünkü
fırın dahil tüm mutfak eşyaları var. Ayrıca şahane bir balkon ve manzara yemeği
şüphesiz çok keyifli hale getirecektir.
Kavala
deyince aklımıza ilk gelenler Kavala kurabiyesi ve Kavalalı Mehmet Ali Paşa
elbette. Zevkler ve renkler tartışılmaz
ama ben iki farklı yerden aldım, bir tanesi merkezde ve herkesin bildiği
kapısında Türkçe yazıların olduğu ve en iyisi olduğunu iddia eden mavili
beyazlı dükkan. Diğeri de Oceanis Otel’in altındaki kurabiyeci.. Kesinlikle
tavsiyem ikincisi. Fiyatları biraz pahalı ama lezzeti için değer bence.
Kavalalı
Mehmet Ali Paşa ise çoğumuzun bildiği gibi tarihte önemli yeri olan bir komutan.
Kavala’da doğmuş, Mısır’a vali olarak atanmış, bölgedeki pek çok ayaklanmayı
bastırmış ancak sonra Osmanlı Devleti'ne baş kaldırmış hayli renkli bir
kişilik. Mehmet Ali Paşa, her ne kadar ömrünün son yıllarını Mısır’da geçirip
orada ölmüş ve gömülmüşse de, doğduğu topraklarda kendisine sahip çıkılmış ve Kavala’daki
evi restore edilerek, müzeye çevrilmiş.
 |
Kahve molası.
|
Kavala’ya gitmişken birkaç saatinizi
ayırıp önce kaleye çıkan dar sokaklarda kaybolabilir, kaleye vardığınızda
muhteşem Kavala manzarasında soluklanabilir, dönüşte de yolunuzun üzerindeki
müzeye uğrayabilirsiniz.
 |
Kavalalı Mehmet Ali Paşa'nın evi artık müze olarak ziyaretçilerini ağırlıyor.
|
Gelelim
nerede ne yenir, ne içilir, nerede denize girilir kısmına. Bizim gibi
Kalamitsa’da kalacaksanız Selanik’e doğru sahilden giden yolu takip ettiğinizde
yaklaşık 20 – 25 kilometre mesafede pek çok yerleşim yeri ve plaj
bulabilirsiniz. Bunlardan en önemlisi Batis . Büyük bir koyda ve yeşillikler
içinde yer alan tesis, plaj, kamp alanı, yüzme havuzu, çocuk oyun alanları,
kafeterya, taverna, beach bar gibi her ihtiyaca cevap verecek şekilde
planlanmış. Batis’e giriş kişi başı 1,5 Euro. Biz gittiğimizde Yunanistan’ın
bayramı olduğundan aşırı kalabalıktı, bu nedenle tercih etmedik. Ama sakin
zamanlarda tercih edilebilir. Biz ilk gün daha önce arkadaşlarımızdan
öğrendiğimiz işletmecisi de Türk olan bir otelin plajından denize girdik. Palaio
Tsifliki kasabasında bulunan Hotel Akti’nin yanında güzel bir de kilise var,
merakınız varsa ziyaret edin.

Şansımıza deniz pek keyifli değildi o gün. Ana mutfak da saat 14.00’de açıldığından
aperatif bir şeyler yedik ama açıkçası yoldan geldiğimiz için çok aç ve leziz yunan
mezelerine yumulma hevesinde olduğumuzdan biraz hayal kırıklığı yaşadık diyebilirim.
 |
Hotel Akti'nin bahçesi çok keyifli.
|
Yukarıda
bahsettiğim mesafeler içinde Nea Peramos en gelişmiş ve hareketli yerleşim yeri.
Çok sayıda güzel ve başarılı taverna var. Ancak sahil bandı çok dar olduğundan
neredeyse hiç birinin önünde ya şezlong yok ya da sadece üç beş tane olduğundan
yer bulmak imkansız. Ama “uzun bir yemek yerim arada da kalkar bir deniz yapıp
serinlerim” diyorsanız beğendiğiniz birine oturun. Kavala’nın İskeçe’ye doğru
olan tarafında da (Nea Kavala’ya kadar) sahilde önü plaj olan pek çok taverna
var. Biz dönüş yolunda gördüğümüzden gidemeyip bu bölgeyi bir sonraki
seyahatimize bıraktık.
İlk
akşam yorgun olduğumuz için yakınlarda bir yer var mı diye araştırırken ev
sahibimizin fikrini de sorduk. Ve onun tavsiyesi ile balkonumuzdan da görünen Ταβέρνα
Όστρια’yı (Ostria) tercih ettik. Otele yürüme mesafesindeki bu taverna, denize
sıfır konumu, personelin ilgisi ve fiyat kalite dengesi açısından son derece
memnun ediciydi. Çok memnun ayrıldığımız için başka bir gün öğlen yemeğinde de
tercihimiz oldu.
 |
Bu güzel sofraya eşlik eden dolunay eşsiz bir manzara oluşturdu.
|
 |
Kışın sahilden topladıkları çerden çöpten yapılan güzel tablolar Ostria Taverna'nın duvarlarını süslüyor. Her biri ayrı bir sanat eseriydi gerçekten.
|
İlk
günün yorgunluğunu attıktan sonra iki akşamı Kavala’da geçirdik. Daha önce de
belirttiğim gibi Kavala’da ciddi bir park yeri sorunu var. Bu nedenle biz
akşamları taksiyi tercih ettik ve 3 – 4 Euro ödeyerek gidip geldik. Kavala tarihi
dokusu, çarşısı, sahili, tavernaları, kafeleri ile çok güzel ve hareketli bir
şehir. Ben size özellikle sahilde neredeyse her gezginin tavsiye ettiği meşhur
ve turistik tavernalardan değil de daha ziyade yerel halkın gittiği hem lezzet
hem de fiyat açısından kesinlikle
Kavala’nın bir numarası diyebileceğim tavernadan bahsedeceğim; Gorgones &
Magkes.
Eski çarşıda klisenin hemen arka sokağında bulunan tavernada beş kişi
hakkını vere vere yedik içtik ve 66 Euro hesap ödedik. Özellikle ızgara karides
efsaneydi. Üstüne bir de hepimize sevdiklerimize göndermek üzere birer
kartpostal verdiler. Biz süremiz kısa olduğundan bu sefer gönderemedik ama bir dahaki
gidişimizde söz hepinize oradan kartpostal göndereceğiz.
 |
Bize Gorgones&Magkes'i tavsiye eden dostlarımızla keyifli bir akşamı ve şahane bir sofrayı paylaştık.
|
Ara sokakta yer alan Gorgones&Magkes’e giderken canlı müzik
olan birkaç taverna da gözümüze ilişti. Dönüşte oturup müzik dinleyelim ve de
bir şeyler içelim dedik ama çok yoğun olduklarını, bu nedenle yemek için
gelenleri tercih ettiklerini söylediler dolayısıyla oturamadık.
Dar
sokakları, keyifli mekanları, balıkçı kasabasını andıran atmosferi, insanı
rahatsız etmeyen cıvıl cıvıl yoğunluğu ile Kavala, bundan sonra tatil tercihlerimizden
biri olacak.