Bu ilk yazı olabilir ama Yunanistan'a altıncı gezimiz. Daha önce iki kez Middilli Adası (Lesbos), iki kez de Dedeağaç (Alexandroupoli) ve bir kez de Taşöz Adası (Thasos) ve Kavala seyahatimiz var. Dost toprakları ve dost insanları çok sevdik. Ne de olsa aynı suyun insanlarıyız. Aynı topraklardan, aynı kültürden, ortak acılardan ve sevinçlerden beslenmişiz.
Bakımlı, güzel ve huzur veren bu dini yapıyı görün derim.
Manastır gezimizin devamında Afitos'a geçtik. Köyün içindeki manzaraya hakim Notos kafede bir kahve molası verdik.
Küçük bir girizgahtan sonra gelelim gezi notlarımıza. Uzun zamandır methini duyduğumuz, Yunanistan'ın Maldivleri denen bölge yani Halkidiki bu seferki rotamız. Seyahat öncesi her zaman olduğu gibi internetten ve daha önce giden gezginlerden derlediğim notlarla güzel bir gezi programı oluşturdum. Otel rezervasyonu yine www.booking.com'dan. İki arabada yedi büyük iki çocuk olmak üzere sabah 06.15'de Bakırkö'den hareket ettik. Tekirdağ yakınlarında verdiğimiz kahvaltı molasının ardından Malkara, Keşan ve İpsala üzerinden sınıra vardık. Gümrük sakindi ve işlemlerimizi çabucak bitirip Meriç Nehri üzerinden suyun öte yakasına yani Yunanistan'a geçiş yaptık. Sınırı geçtikten sonra Avrupa otoyolu başlıyor ve Atina'ya kadar devam ediyor. Dolayısıyla sorunsuz, keyifli bir yolculuk oluyor. Yolun bazı noktalarında gişeler önünüze çıkıyor. 2.40 Euro otoban geçiş ücreti ödeyip yolumuza devam ettik. Saat 11.3'da Gümülcine'ye (Komotini) vardık. Tabi Gümülcine'ye ve daha ilerideki İskeçe (Xanthi), Kavala gibi şehirlere girmeden yolumuza devem ettik. Amacımız biran önce Halkidiki bölgesine varıp otelimize yerleşmek ve de günü kaçırmazsak kendimizi egenin mavi sularına atmaktı. Kavala'yı biraz geçince bizdeki mola yerlerine benzeyen bir tesiste durup yemek yedik.
Selanik'e 30 km. kalmıştı ama biz hala deniz tarafına dönmeden dağların arasından yol alıyorduk. Riske etmemek için küçük bir köye saptık ve önümüze çıkan benzin istasyonunda neredeyse hiç İngilizce bilmeyen pompacıya yolu sorduk. Ama ne hikmetse o İngilizce bizse Yunanca bilmememize rağmen anlaştık. Selanik üzerinden devam etmemizi ve Halkidiki tabelalarını göreceğimizi söylediğini varsayarak yola devam ettik :))
Otoyol Selanik şehrinin dışından dışından devam ediyor. Yolun sağ tarafında Selanik şehrini, Ata'mın doğduğu o muhteşem şehri tüm heybeti ile görebiliyorsunuz. Heybeti diyorum çünkü gerçekten çok büyük. Şehri gezmeyi dönüşe bırakarak ilerliyoruz.
Halkidiki bölgesi denize üç parmak şeklinde uzanan yarımadalardan oluşuyor. İlk parmak Atos. Burası manastırların olduğu dini bir bölge. Giriş için Selanik'deki ofislerinden günlük sınırlı sayıda erkek özel izin alarak ziyaret edebiliyormuş. Biz kadınların girmesi ise kesinlikle yasak. İkinci parmak Sithonia bölgesi. Yerleşim yerleri daha az ama plajları için Yunanistan'ın Maldivleri tanımlamasını hak ettiğini söylüyor gidenler. Biz bu bölgeyi bir sonraki gezimize bıraktık. Üçüncü parmak Kasandra. Bölgenin en hareketli yeri diyebiliriz. Birbirine çok yakın kasabalara ulaşmak çok kolay. Yollar güzel, çevre ve doğa harika. Kasabalar, tesisler, evler ve plajlar çok şık ve bakımlı.
Pefkahori kasabasındaki otelimize saat 16.00 civarı vardık. Kalabalık olduğumuz için otele giriş yapmamız ve yerleşmemiz biraz zaman aldı.
Oteli hepimiz çok beğendik. Sahipleri de çok ilgili ve cana yakın insanlar. Üstelik fiyatı da çok uygundu. Her yoğun günün ardından otele dönüp gece balkonda oturarak kuşlarının sesini dinlemek ve günü noktalamak muhteşemdi.
Oteli hepimiz çok beğendik. Sahipleri de çok ilgili ve cana yakın insanlar. Üstelik fiyatı da çok uygundu. Her yoğun günün ardından otele dönüp gece balkonda oturarak kuşlarının sesini dinlemek ve günü noktalamak muhteşemdi.
İlk akşam çıkıp kasabayı dolaştık. Pefkahori çok güzel ve canlı bir kasaba. Plajları, hediyelik eşya satan dükkanları, kafeleri ve tabi ki tavernaları çok keyifliydi.
![]() |
Kızım Bahar ve kuzeni Tuna tatilin en çok eğlenenleri oldu elbette...
|
Gelelim yeme içme kısmına. İlk akşam sahilde Bakalis tavernada yedik. Denize sıfır ve manzarası çok güzel. Biz Haziran başı gittiğimiz için akşamları biraz serin oluyordu ama yine de üzerimize şal alıp dışarıda oturabildik.
Klasik Yunan mezelerinin yanında hamsi, haşlanmış midye, kalamar ve tabi ki ahtapot yedik. Hepsi çok başarılıydı. Hele yemeğin sonunda bir tatlı tabağı geldi ki...
Ertesi gün yine Pefkahori'de bir plaja gittik. Tüm günü plajda geçirdik ve biraz dinlendik. Öğlen yemeği için plaj sahipleri sahilde kendi tavernalarını tavsiye ettiler. Eşim Yaşar önden gidip bir keşif yaptı. Mönü ve konum tam not alınca öğlen yemeğimizi plaja yürüme mesafesinde olan Vlahos'ta yedik. Yemekler yine güzeldi ancak içtiğimiz ev şarabı seyahat boyunca içtiğimiz en iyi şaraptı diyebilirim. Yemeğin sonunda ikram edilen tatlıları görünce hepimizden itiraz sesleri yükselse de beş dakika sonra tabakta hiçbir şey kalmamıştı:))
İkinci gün akşam yine plaj sahiplerinin mihmandarlığı ile Yaşar'ın keşfettiği eski köy meydanını gezdik.
Eski bozulmamış hali, kilisesi, köy meydanı ve kahvelerin önünde ufak ufak demlenmeye başlayan yaşlı köy sakinleri ile gerçekten görülmeye değer. Cuma ve Cumartesi akşamları köy meydanında canlı müzik olduğunu öğrenince Cuma akşam programımızı hemen yaptık.
Eski bozulmamış hali, kilisesi, köy meydanı ve kahvelerin önünde ufak ufak demlenmeye başlayan yaşlı köy sakinleri ile gerçekten görülmeye değer. Cuma ve Cumartesi akşamları köy meydanında canlı müzik olduğunu öğrenince Cuma akşam programımızı hemen yaptık.
Köy gezimizin ardından yakındaki yerleşim yerlerinden biri olan Polychrono'ya gittik. Polychrono bizim yazlık mekanlara özellikle Didim'e benzeyen kalabalık, hareketli bir tatil beldesi.
Öğle yemeğini fazla kaçırdığımız için hiçbirimiz çok aç değildik. Biraz turladıktan sonra Flegra adlı tavernaya konuşlandık. Sahibi Yannis ile dünyanın ve özellikle Yunanistan'ın durumu - seçimlerden sonra- ve de tabi ki Türkiye'nin durumu ile ilgili epey koyu sohbet ettik. Bir şeyler de atıştırdıktan sonra oldukça mutlu ayrıldık Flegra'dan.
![]() |
Yannis, papağanı ve kızım Bahar... |
Pefkahori'den yarımadanın burnuna doğru gidildiğinde Loutra'ya gelmeden önce Agia Paraskevi köyü mutlaka ziyaret edilmeli. Eski taş evler, taş işçiliği ve köydeki kilise görülmeğe değer. Üçüncü gün gezimiz buradan başlayıp Posidi'ye doğru devam etti. Posidi güzel bir sahil. Biz de tavernası olan bir plajı tercih ederek hem öğle yemeğimizi yedik hem de şemsiye ve şezlonglardan ücretsiz faydalandık. Yemekleri, ev şarabı ve özellikle pizzası harikaydı. Tavernanın adını hatırlamıyorum ama lokanta kısmı yolun üstünde plaj ise altında kalıyordu. Ayrıca denize yüzünüzü döndüğünüzde en soldaki mekan diye tarif edebilirim gitmek isteyenler için.
Dördüncü gün Pefkahori'deki Rus manastırına çıktık. Çıktık diyorum çünkü baya dağın tepesinde. Şehir merkezinden sola döndüğünüzde dağa doğru yaklaşık 10 dakikalık bir yolculukla ulaşabileceğiniz bu manastır çok güzel bir yere konumlanmış.
Bakımlı, güzel ve huzur veren bu dini yapıyı görün derim.
Manastır gezimizin devamında Afitos'a geçtik. Köyün içindeki manzaraya hakim Notos kafede bir kahve molası verdik.
Afitos çok şık, bakımlı ve lüks mekanlara sahip bir tatil beldesi. Köy tepeye konumlanmış, deniz aşağıda. Biz burada hiç denize girmedik. Sadece köyü gezdik ve kafelerinde oturduk ama görülmeye değer gerçekten.
Tatil hızla geçiyordu ve beşinci güne gelmiştik. Kalithea'da Papua Beach ise tatilimizin en güzel denizi oldu. Muhteşem bir deniz ve lokasyon.
Plajda kişi başı 4 Euro alıyorlar (çocuklar hariç) ve size bir fiş veriyorlar şezlong ve şemsiye karşılığı. Sonra bu fişle kahve, kola yada bira gibi herhangi bir içeceği bedava içerek aslında plaja para ödememiş oluyorsunuz. Papua plajı için Kasandra bölgesinin en iyi plajı ve denizi olduğu söyleniyor. Biz de gezip gördüğümüz plajlar arasında en çok burayı beğendik. Papua plajının üstünde bir de tavernası var; Isalos. Tavsiye ederim yemekler güzel, balıklar çok tazeydi.
Plajda kişi başı 4 Euro alıyorlar (çocuklar hariç) ve size bir fiş veriyorlar şezlong ve şemsiye karşılığı. Sonra bu fişle kahve, kola yada bira gibi herhangi bir içeceği bedava içerek aslında plaja para ödememiş oluyorsunuz. Papua plajı için Kasandra bölgesinin en iyi plajı ve denizi olduğu söyleniyor. Biz de gezip gördüğümüz plajlar arasında en çok burayı beğendik. Papua plajının üstünde bir de tavernası var; Isalos. Tavsiye ederim yemekler güzel, balıklar çok tazeydi.
Ertesi gün Pefkahori'den kalkan teknelerle orta parmağa yani Sithonia'ya kadar tam günlük bir tekne gezisi yaptık. Tekne sabah 09.00 gibi Pefkahori'den kalkıyor yolda bir yüzme molası vererek Nea Marmaras'a kadar gidiyor. Nea Marmaras'ta iki saatlik serbest zaman var. Biz Nea Marmaras'ı pek beğenmedik. Fazla bina var ve pek sevimli bir kasaba değil.